Please enable JS

ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN DAVA YOLUYLA AZLİ MÜMKÜN MÜDÜR ?

29 . 09 . 2023

img

ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN DAVA YOLUYLA AZLİ MÜMKÜN MÜDÜR ?

29 . 09 . 2023

I. Limited Şirketler Açısından

 

Limited Şirketlerde müdürler kurulu üyeleri şirket genel kurulunun azil yönünde alacağı bir karar ile ya da limited şirket pay sahibinin başvurusu neticesinde Ticaret Mahkemesi tarafından verilecek bir karar ile görevden alınabilir. Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 630/1 maddesinde, “Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir.” hükmüne yer verilerek genel kurulun müdürleri görevden alma ve yetkilerini sınırlama hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Bu bakımdan şirket müdürünün görevden alınması, öncelikle genel kurul tarafından alınabilecek bir kararla mümkün olabilir. Ancak genel kurulca karar almanın mümkün olmadığı durumlarda, yasal olarak mahkemeden talepte bulunmak da olanaklıdır. Bu konuda, TTK m. 630/2 ve 3’te, limited şirket müdürünün azli hususunda;

 

Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.

 

Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.” denilerek, haklı sebeplerin varlığı halinde, limited şirket ortağının mahkemeye başvurması kabul edilmiştir.

 

Anılan düzenlemeye göre, her pay sahibi, haklı nedenlerin varlığı durumunda limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını ve sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. “Haklı sebep”, öğretide  ve yargı kararlarında genel olarak sürekli edimli bir hukuki ilişkinin devamını çekilmez kılan sebep olarak tanımlanmaktadır. Bu hususa ilaveten, azil konusunda haklı sebep kavramı TTK m. 630/3 hükmünde tanımlanmış olmakla birlikte, bu tanım sınırlayıcı nitelikte değildir. İlgili yasal düzenlemede, yöneticinin özen ve bağlılık yükümlülüklerini, diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya yöneticinin şirketin iyi yönetimi için gerekli olan yeteneği kaybetmesi gibi durumların haklı sebep olarak kabul edileceği belirtilmektedir. Bu durumda, mahkemece, her somut olayın özelliğine göre açıklanan biçimde azil için haklı nedenlerin oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

II. Anonim Şirketler Açısından

 

Anonim şirketlerde yönetim kurulunun tamamının veya birkaç üyenin görevden alınması, yönetim kurulu üyeliğini sonlandıran en yaygın sebeplerden biridir. Nitekim TTK m. 408, genel kurulun devredilemez nitelikteki görev ve yetkilerini hükme bağlamaktadır. “Devredilemez yetki” kavramı, genel kurulun bu konularda kendi kararını maddi olarak doğrudan vermesidir. Başka ifadeyle bu konuda yönetim kuruluna veya pay sahiplerinden oluşan bir komisyon veya delegeye yetki devrinin hukuken mümkün olmamasıdır.

 

TTK m. 408/2’de, diğer hükümlerde öngörülenler saklı tutulmak kaydıyla, devredilemez görev ve yetkiler altı bent halinde sayılmıştır. TTK m. 408/2(b) hükmüne göre, yönetim kurulu üyelerinin görevden alınması, genel kurulun devredilemez yetkileri arasında yer almaktadır.

 

Yine TTK’nın Görevden Alma Başlıklı 364’ncü maddesinde “Yönetim kurulu üyeleri, esas sözleşmeyle atanmış olsalar dahi, gündemde ilgili bir maddenin bulunması veya gündemde madde bulunmasa bile haklı bir sebebin varlığı hâlinde, genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabilirler.” hükmü yer almaktadır.

 

Bu bakımdan, TTK 364 ve 408. maddeleri gereği, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerini azletme yetkisinin genel kurulun münhasır hakimiyet alanında görmektedir. Bu durumun tek istisnası ise TTK 334/2 hükmüdür. Gerçekten TTK’nın 334’ncü maddesinde pay sahibi olan devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişilerinden birine esas sözleşmede öngörülecek bir hükümle işletme konusu kamu hizmet olan anonim şirketlerin yönetim kurullarında temsilci bulundurma hakkının verilebileceği düzenlenmiştir. TTK m. 334/2’de ise   “Birinci fıkrada yazılı şirketlerde pay sahibi olan kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki temsilcileri, ancak bunlar tarafından görevden alınabilir.” hükmüyle, bu ortaklıklarda kamu tüzel kişisi tarafından atanan yönetim kurulu üyelerinin genel kurul kararı olmaksızın görevden alınabileceği düzenlenmiştir.

 

TTK m.334/2 haricinde TTK’da anonim şirket ortaklarının yöneticilerin azli veya yetkilerinin sınırlandırması amacıyla mahkemeye başvuru hakkı tanıyan bir hüküm bulunmamaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere, TTK’nın 364'üncü (eTTK m. 316) hükmünde ana sözleşme ile atanan yönetim kurulu üyeleri dâhil tüm üyelerin yalnızca genel kurul kararı ile azledilebileceği öngörülmektedir.

 

Bu hususa ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi  2017/3136 E., 2019/338 K., 15.01.2019 T. sayılı ilamında;

 

“Dava anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin görevden azli, kabul edilmemesi halinde yetkilerinin sınırlandırılması ve şirkete yönetici kayyım atanmasına ilişkin olup; mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de Dairemizin 2014/4548 esas 2015/2472 karar 24.02.2015 tarihli kararında da belirtildiği gibi azil yetkisi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun anonim şirketlere ilişkin 364 ve 408. maddeleri gereği münhasıran genel kurula hasredilmiştir. Bu durumun tek istisnası TTK 334/2 hükmü olup somut olayda şirket ortaklarının yöneticilerin azli veya yetkilerinin sınırlandırması amacıyla mahkemeye başvuru hakkı tanıyan bir hüküm bulunmamaktadır. Davacının yasal dayanaktan yoksun talebine karşın, mahkemece, davanın tümden reddine karar vermek gerekirken, yönetim kurulunun yetkilerini sınırlandırır biçimde atanan kayyım ile yönetim kurulunun, aynı anda görev yapmalarını sağlayacak temelde hüküm kurulması yerinde olmamış, hükmün davalılar … ve … lehine bozulması gerekmiştir.” şeklinde içtihat edilmiştir.

 

Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/4548 E., 2015/2472 K. ve 24.02.2015 T. sayılı ilamında;

 

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, TTK'nın 364. maddesi uyarınca yönetim kurulunu azil yetkisinin genel kurulun mutlak yetkilerinden olmasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.şeklinde karar verilmiştir.

 

Başka bir dosyada davalı yöneticilerin şirketi yönetirken özen yükümlülüklerine aykırı davrandıklarından ve pay sahipleri arasında iletişimsizlikten bahisle ikame edilen davada Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/4084 E., 2014/10525 K. sayılı içtihadında;

 

“Mahkemece, davanın anonim şirket yöneticilerinin azli ve şirkete kayyum atanması istemlerine ilişkin olduğu, yönetim kurulu üyesinin görevden alınmasının 6102 sayılı TTK’nın 364'üncü (eski TTK madde 316) maddesine göre genel kurul kararı ile olabileceği, yönetim kurulu başkanının görevden alınmasının ise başkan seçimini yapan yönetim kurulu kararı ile mümkün olabileceği, somut olayda; azınlık pay sahibi olan davacı ortakların, keyfiyeti önce genel kurula ve buradan alınacak karara göre dava yolu ile mahkemeye getirmeleri gerekirken, doğrudan dava açtıkları gerekçesi ile uyuşmazlıkla ilgili bulunmayan TTK'nın 235/1. maddesi dayanak alınarak açılan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.”  şeklinde hüküm kurmuştur.

 

Keza bir başka dosyada, davacının şirket yöneticisi ve pay sahibi olduğu davalı yöneticinin ise davaya konu şirketi zarara uğrattığı,  kanuna aykırı olarak şirketi idare ettiği ve yönetim kurulu üyesi olan davalının pay sahipleri arasında eşit davranma yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasıyla açılan davada Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/1427 E. ve 2017/3461 K. sayılı ilamında;

 

6102 sayılı TTK’nın anonim şirketlere ilişkin hükümlerinde, yönetim kurulu üyelerinin kötü yönetim ya da başka bir haklı sebepten dolayı mahkeme kararı ile geçici yada nihai olarak görevden alınmaları ve dolayısı ile yerlerine tedbiren kayyım atanmasına cevaz veren bir düzenlemenin mevcut olmadığı, ancak organ eksikliği nedeniyle TTK'nın 530/2. madde hükmü uyarınca tedbiren kayyım atanmasının mümkün olduğu gerekçesiyle yasal şartları bulunmayan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” şeklinde içtihatta bulunmuştur.

 

Yargıtay'ın, yerleşik içtihatları dikkate alındığında, anonim şirket pay sahiplerinin limited şirket pay sahiplerinin sahip olduğunun aksine, yönetim kurulu üyelerinin kötü yönetim veya başka bir haklı sebep nedeniyle geçici veya nihai olarak görevden alınmaları konusunda mahkemeye başvurma hakkının bulunmadığı tespit edilmektedir. Yüksek Mahkeme,  bu yönde vermiş olduğu kararlarında kanun koyucunun böyle bir davayı 6102 sayılı TTK’da yer vermemesini gerekçe göstermektedir.  

 

Sonuç olarak, her ne kadar Limited Şirket ortağının 6102 sayılı TTK’nın 630/2 ve 639/3 maddelerine dayanarak haklı nedenle yöneticinin azli için dava ikame etmesi mümkünse de limited şirketten farklı olarak anonim şirket pay sahiplerinin yöneticilerin azli veya yetkilerinin sınırlandırması amacıyla mahkemeye başvuru hakkının bulunmadığı kabul edilmelidir.